Yıllarca bilimkurgu ve fantastik filmlerde değişik canlılar, süper güçlü varlıklar, metabolizması değişmiş insanlar ve bunların arasındaki iyiyle kötünün savaşını izledik. Gazetelerde ise bu filmlerde anlatılanları neredeyse gerçek kılacak çift başlı yılan, kanatlı kedi, beş gözlü balık, sekiz kollu kuzu gibi mutasyona uğramış hayvanlarla ilgili haberlere denk geliyoruz.
Bilim dünyası doğadaki bu değişimlere doğum kontrol hapı kullanan kadınların idrarında bulunan kimyasalların, denizlerde yapılan atom bombası denemelerinin, deterjan ve bilumum kimyasal atıkların sulara karışmasının neden olduğu yönünde ortak bir görüş belirtiyor.
Peki insanoğlunda bir mutasyon söz konusu değil mi?
İnsanoğlu olarak yeryüzünde yarattığımız bütün bu kimyasal ve biyolojik kirliliğin üzerine şimdi birde genetiği değiştirilmiş organizma adı verilen gıdalar hergün soframıza geliyor.
Allah’ın en güzel ve en faydalı haliyle, doğal olarak yarattığı ve insanın hizmetine sunduğu birçok meyve, sebze, bitki ve hayvan, daha bol tüketebilmek adına laboratuvar ortamında genetik olarak değiştirilip farklı bir formda işlenerek piyasaya sürülüyor. Bilim adamlarının çoğu da bu yiyeceklerin ortaya çıkartacağı yan etkileri görmezlikten gelip, onları tüketmenin zararsız olduğunu iddia etmekten geri durmuyor.
Para denen zamanımızın modern “PUT”u, artık her türlü ahlakın ve insani değerin önüne geçtiği için, yönetici vasfıyla sorumlu kurumlarda çalışan kişiler de bu üretici ülkeler ve firmalarla işbirliği içerisinde hareket ediyor. Köylümüz de ucuza satın aldığı genetiği değiştirilmiş tohumları, hormonları ve kimyasal ilaçları da kullanarak bilinçsizce tarlasına ekebiliyor. Bazı kendisini uyanık zanneden köylüler ise hormon basarak bir haftada elde ettikleri bu mahsulü tüketmiyor, sadece satıyor. Neredeyse tüm halk bu tür genetiği değiştirilmiş, hormonlu, insan sağlığına zararlı ürünlerle beslenirken, ülkemizde ancak seçkin/elit kesim bu hormonsuz, temiz topraklarda üretilen doğal mahsullerden faydalanabiliyor. Çünkü artık doğal ürünler “organik gıda” adı altında marketlerde ateş pahasına satılıyor. Geri kalan hormonsuz, doğal ürünler ise çok ucuza yurt dışına ihraç ediliyor. Hangi devlet, kendi vatandaşına bunu yapabilir ki? Ancak Türk Devleti tabiî ki… Tıpkı elektriği de yurt dışına kendi vatandaşına sattığından daha ucuza sattığı gibi…
Ne yazık ki bu genetiği değiştirilmiş organizmalar/tohumlarla ilgili daha bir sürü vahim hadise söz konusu. Örneğin, çürümesi daha geç oluyor diye patatese akrep geni enjekte ediliyor. Pek çok sebze ve meyveye bu şekilde hayvan ve böcek geni enjekte ediliyor. Bunların da daha sağlıklı, vitamin açısından yüksek değerde olduğu belirtiliyor.
Bu genetiği değişmiş ekinlerin küspesini yiyen genetiği değişmiş çiftlik hayvanları, genetiği değişmiş et ve süt veriyor. Dışkıları toprağa gübre oluyor. O gübreler toprağında genetiğini değiştiriyor. O topraktan genetiği değişmiş bitkiler çıkıyor, o bitkileri hem insanlar yiyor, hem hayvanlar. Hem de arılar bal üretmeye çalışıyor. Sonrasında ise arılar aniden ölüyor, bitkiler yok oluyor, o arıları yiyen kuşlar ve karınca gibi temizlik böcekleri de bir bilinmezliğe iteleniyor. Allah Kur’an’da bu ve buna benzer yöntemlerin aslında şeytanın bir tuzağı olduğunu bizlere apaçık bir şekilde bize bildiriyor.
Nisa 119: “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.”
Şimdi burada kimi suçlayabiliriz? Şeytanı mı, yoksa üç beş kuruş uğruna gerçekleri göz ardı edip, nefsine yenilen ve yaşadığı dünyayı yok ederek, kendi sonunu hazırlayan insanoğlunu mu? Bunun cezasını kim çekecek? İblis mi, insanoğlu mu? Bunun cevabını şu ayetle sizin değerlendirmenize bırakıyorum…
Rum 41: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.“
Ali-İmran 182: “Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah, kullara asla zulmedici değildir.”
Yunus 44: “Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.”
Cüneyt Aktan
Kaynaklar:
1) Kur’an-ı Kerim ve Meali, Mehmet Nuri Yılmaz, Horo Yayıncılık, Açıklamalı 2.Baskı, Ankara-2000
2) Üçü Birarada Kur’an-ı Kerim (Arapça-Meal-Türkçe Okunuşu), Elmalı’lı Muhammed Hamdi Yazır, Kabe Basın Yayın Dağıtım
3) http://www.kuranmeali.org/kuran_meali.aspx
4) Arayışname, Cinius Yayınları, Cüneyt Aktan, Nisan 2013, Sayfa 336
2274 Toplam Görüntülenme 2 Günlük Görüntülenme