DİNLER YOKTUR

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

80317

Allah her kavime kendi içlerinden, kendi dillerinde, o kavmin örf ve adetleri içerisinde kendisine ibadet ederken düştükleri hataları anlatması, doğru yolu göstermesi için peygamberler, kitaplar ve o peygamberlerin getirdiği dine tabi olup, Allah’ın kitabını koruyan, ona şahitlik eden, onunla hüküm veren, dini ayakta tutan resuller, âlimler, arifler ve ilim sahibi kullar göndermiş­tir.

Rad 7: “Her kavim içinde bir yol gösteren vardır”

İbrahim 4: “Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun.”

Ancak, Allah’ın insanlık için indirdiği tüm kitaplarda yine insan eliyle kendi nefislerine ve çıkarlarına göre yaptıkları tahribatlar ve değişiklikler neticesi, zaman içinde doğru yoldan sapmalar gerçekleşmiştir. Böylece insanlar arasında pek çok irili ufaklı farklı inanışlar gerçekleştiği gibi Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık adında üç temel ayrışma da baş göstermiştir. Museviler Hz.Musa’dan sonra gelen Hz.İsa’yı ve ona verilen kitabı İncil’i, Hristiyanlar ise Hz.Muhammed’i ve ona verilen kitabı Kuran’ı Kerim’i inkar etmişlerdir. Müslümanlarda, Hz.İsa’yı, Hz.Musa’yı ve onların tebliğ ettiği dini İslam’a karşı görüşten bir din sanıp, onlara karşı hoş olmayan tavırlar sergilemişlerdir. Daha da vahimi, hepsi Allah’ın dinini yaymak üzere Allah tarafından görevlendirilmişken, insanlar dini Allah’ın dini olarak değil, peygamberlerin getirdiği insan üretimi bir din olarak da görmüşlerdir. Ne yazık ki bütün bunlar sonucunda da insanlar arasında din adına bitmek tükenmek bilmeyen korkunç bir katliam, savaş ve soykırım yeryüzünde vukuu bulmuştur.

Oysaki bu işin doğrusu nedir diye Müslümanlar olarak bizim için İslam’da tek geçerli kaynak olması gereken Kur’an’a baktığımız zaman, Allah’ın çeşitli dinlerinin olmadığını, sadece tek bir dini olduğunu, tüm peygamberlerin de aynı dini tebliğ ettiklerini görüyoruz.

Ali İmran 19: “Şüphesiz Allah katında din İslam’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler.” 

Rum 30: “O halde sen yüzünü, bir hanîf ola­rak dine, Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmiyor.”

Allah insanları tek bir fıtrata göre yaratıp, bu yaratışında da değiştirme olmuyorsa, kendi katındaki din sadece İslam ise, demek ki gön­derdiği tüm elçileri de bu tek dini yaymakla mükelleftir. Bunun aksi dahi düşünülemez. Öyleyse dindeki tüm bu değişiklikleri yapan Allah değil, şeytana uyup, Allah’ın dinini kendisi içerisinde mezheplere ayıran, yeryüzünde düzeni bozan, kendisini tanrının yerine koyup, O’nun sözlerini ve yarattığı her şeyi değiştiren insanın ta kendisidir.

Nisa 118-119: “Allah, o şeytana lânet etti ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım. Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler. ” dedi.” 

Peki bu şeytan ve şeytan tıynetli insanlar Kur’an’dan önce inen tüm kitaplarda yazan neyi değiştirmişler ya da Kur’an’da ki neyi insanlardan gizlemişler de, bunca zamandır hiçbir dine mensup hacı, hoca, şeyh, şıh, âlim, arif, rahip, papaz, kendini mehdi, resul ve Mesih ilan etmiş herhangi bir insan, bu gerçeğin üzerine gitmemiş, bize bunları anlatmamış ve bir çözüm yolu üretmeye çalışmamış?

Neden günümüzde hiçbir İslam âlimi çıkıp bize “Ey insanlar, sizin rabbiniz tek bir ilahtır, O’ndan başka ilah yoktur. Allah Adem’i kendi suretinde yaratmadı. O’nun hiçbir ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Bizler Müslümanlar olarak Allah’a, bize indiri­len kitabı Kur’an’a, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen Tevrat ve İncil ile, gelmiş geçmiş bütün diğer pey­gamberlere Rab’lerinden verilenlere de iman etmeli, onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmemeli, hakir ve hor görmemeliyiz.. Hz.Adem’de, Hz. Davud’da, Hz.Süleyman’da, Hz. Eyüp’te, Hz.Yusuf’ta, Hz.Yunus’ta, Hz.Musa’da, Hz.İsa’da, Hz. Muhammed’de sadece tek bir Allah’a ve O’nun tek bir dinine tabi olup, aynı mesajları yaymaya çalışmışlardır. Hepsi bizdendir, hepsi aslında müslümandır. Hepsini Hz.Muhammed’i sevdiğimiz gibi sevmeliyiz. Sadece Hz.Muhammed’i değil, onları da aynı şekilde yüceltmeliyiz.” dememişte, bizlere yıllarca o peygamberlere ve kitaplarına, sanki İslam’a ters düşen insanlar ve kitaplar oldukları gibi düşmanca bir ideoloji empoze etmiş?

Neden bu kadar din adamı bize Allah’ı; sanki daha önceki peygamberleri vasıtası ile göndermiş olduğu dinler hatalı ve eksik olup, onları eskimiş ve çağın gereksinimlerini yerine getirememiş, cevap verememiş, yetersiz kalmış dinler olduğu için, onların yerine daha güzelini, daha düzeltilmişini, daha kusursuzunu gönderip, eskisini yürürlükten kaldıran, farklı farklı isimlerde ve içerikte daha üstün dinler ve peygamberler gönderen, bu yüzden yeryüzünde insanlar arasında bozgunculuk çıkmasını, bu kadar zamandır insanların birbirini kendisi adına öldürmelerini sağlayan, insanlar gibi hatalı bir takım işler yapan, yaptığı hatalardan dersler alıp, kendisini düzelten, sürekli sil baştan yeni bir takım işler yapıp, çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemini yaşayan, insan gibi ölümlü basit bir varlık olarak anlatmışlar? Yazıklar olsun…

Doğrusu büyüdükçe ve araştırdıkça gördüm ki, gönderilen tüm semavi dinlerin ve kitapların hepsi aynıydı ve kusursuzdu. Yetersiz ve kusurlu olup, dinini yanlış anlayan, yanlış anlatan, değiştiren ve mezheplere bölünen sadece insandı. İnsanlar dinini bilmediği, anlamadığı, onu eğlence edindiği, değiştirdiği, gruplara ayrılıp, aralarında savaşlar çıkardıkları için Allah defalarca peygamberler ve onlarla beraber aynı mesajları içeren kitaplar göndermişti. Öyle ise Allah’ın kendisinin, dininin, gönderdiği peygamberlerin ve sürekli insanlar tarafından değiştirilip, üzerinde oynandığı için bozulan kitaplarının ne suçu var? Suçu başkasında değil, kendimizde arayalım.

Allah Âl-i İmrân 81’de diyor ki : “Hani, Allah nebilerden (pey­gamberlerden), “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğru­layan bir resul (elçi) geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.” .

Bu ayetten Allah’ın tüm nebilerine kitap vereceğini, bu nebiler/peygamberler yaşarken onlara bir takım resullerin geleceğini, bu resullerin de peygamberlerin Allah’ın nebisi olup, kendilerine verilen kitapların da Allah katından hak olarak indirilmiş olduğunu tasdik edip onaylayacağını anlıyoruz.

Peki bana söyler misiniz, eğer her nebi farklı bir din ve kitap ile gelmiş olsa, gönderildikleri kavimde ya da başka bir kavimde yaşayıp, Allah’ın yeni bir peygamber ve kitap gönderdiğini duyup, onun yanına giden, daha önce indirilmiş olan kitapların şeriatına göre hüküm eden bu resuller, onlara verilmiş olan kitabı nasıl onaylayıp, tasdik edebilir? Adama hak olarak indirilmiş kitaba uyan insanlar gibi değil de, atalarından duydukları din üzerine giden cahil insanlar gibi “kardeşim sen daha önce inen kitaplarda yazanların dışında bambaşka bir din getirmişsin, bu bizim bildiğimiz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz dinden farklı bir dindir. Doğrusu biz senin yalan söyleyenlerden olduğuna inanıyoruz” demezler mi? Eğer her defasında farklı bir din getirecek olsalar, adamı ve getirdiği dini inkâr etmezler mi? Demek ki her nebi, her defasında aynı dini ve hikmet dolu mesajları yayan kitabı getirmiş olmalı ki, o resuller de gidip o nebileri ve getirdiklerini tasdik edip, onlara iman ve yardım etmiştir. İnsan hiç anlaşamadığı, aklına ve kalbine yatmadığı bir şey konusunda bir başkasıyla anlaşır ve ona yardım eder mi? Özellikle din konusunda? Etmez değil mi? Öyle ise Allah’ın bir sürü dini olduğu varsayımı ve insanların din konusundaki bu ayrılığı insanların kendi nefslerine ve çıkarlarına göre değiştirdikleri dine uyup, Allah’ın gerçek dinini inkar etmesinden, onu mezheplere parçalamasından başka bir şey değildir.

Ayrıca Allah’ın Yahudilik ya da Hristiyanlık adında farklı dinlerinin olmadığını, sadece tek bir dininin olduğunu, gönderdiği bütün peygamberlerinin de o dine tabi olduğunu yine Kur’an’daki şu ayetlerden de anlıyoruz.

 Bakara 133: “Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub’a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; ‘Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?’ dediği zaman, oğulları, ‘Senin Allah’ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın Allah’ına, tek olan o Allah’a ibadet edeceğiz. Biz ancak O’na boyun eğen Müslümanlarız.’ dediler.”

 Bakara 132: “Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da öyle yaptı: “Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca Müslüman olarak can verin!” dedi.”

 Ali-İmran 51-52: “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse ona ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.”İsa onların inkarlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz Müslümanlarız” dediler.”

 Maide 111: “Hani bir de, “Bana ve Peygamberime iman edin” diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da “İman ettik. Bizim Müslüman olduğumuza sen de şahit ol” demişlerdi.”

 Hac 78: “Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi.”

 Ali-İmran 67: “İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.”

 Şura 13: “Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslam dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi.” 

 En’am 161: “De ki:”Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” 

 Nisa 125: “Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim’i dost edindi.” 

 Bakara 135: (Yahudiler) “Yahudi olun” ve (Hıristiyanlar da) “Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki: “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” 

Yusuf 37-38: “Yûsuf dedi ki: Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkar eden bir milletin dinini bıraktım. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz.” 

 Fussilet 43 :Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir.”

Ancak yüce Allah, daha önce kendisine kitap verilenlerin yaptıkları hataları yapmasınlar diye insanları parçalanmaya karşı Kur’an’da da defalarca uyarmasına rağmen, insanlar gene parçalandılar. 

 Âl-i İmrân 103: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölün­meyin.”  

 Âl-i İmrân 105: “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır” 

 En’âm 159: “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmak­ta olduklarını kendilerine haber verecektir.” 

 Rum 31-32: “Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmek­ten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müş­riklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.” 

Ne yazık ki Hz. Muhammed’in vefatının ardından da bölünmeler baş göstermiş, dinde herkesin itirazsız kabul edeceği bir insan kalmamıştır. Onu temsil edecek siyasi kişilik olan Halifelik Makamı ile kendini iyice belli eden ayrışmalar ve üçüncü Halife Hz. Osman’ın şehit edilmesi, Müslümanların kendi içindeki düşmanlıklarını arttırmıştır. Sonrasında cereyan eden Cemel ve Sıffın savaşları ise bu düşmanlıkları perçinlemiştir. Önce farklı şehirlere yayılan sahabeler, ardından da onların yetiştirdikleri talebelerle birlikte ayrılık tohumları iyice yeşer­miştir. Neticede, her bölge insanı Kur’an’ı Kerim yerine kendi imamının içtihadına uyar haline gelmiş, bu taraftarlık ve görüş ayrılıkları “Gidilen Yol” manasına gelen mezhepleri doğurmuştur. O günden bu yana da bitmek tükenmek bilmeyen bu mezhep savaşları dolaylı ya da dolaysız milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. Tari­kat ya da cemaat gruplarının kutuplaşmaları ise İslamiyet’in bütünlüğünü korumak bir yana, sık sık gerginliklere ve çe­kişmelere yol açmaktadır.

Bütün bunlar her zamanki gibi geçmişte ve günümüzde kokuşmuş sistemin iplerini elinde bulunduran güç odaklarının işine yarıyor doğal olarak. Bizler Müslümanlar olarak Yahudileri ve Hristiyanları binlerce mezhebe parçalanmış olmakla, Kur’an’a inanmadıkları için hak yolundan sapmış olmakla suçlarken, yeryüzünde İslam çatısı altında tek bir kitapta, insanda ya da mezhepte birleşilebildi­ğinden kim söz edebilir? Müslümanın Müslümana savaş açtığı, bu vasıfta terör örgütlerinin oluştuğu şu günlerde, sözde “İslam” adına cihad ettiğini söyleyenlerin elinde çoluk çocuk pek çok masumun kanının bulunmadığını kim söyleyebilir? İslamiyet’in haramiliğine soyunanlar, Müslüman sıfatını ta­şıyan pek çok masum insanın bile bizzat kendi dinine karşı soğuk ve yabancı hissetmesine, düşman olmasına, kalplerine huzur verecek başka arayışlara yönelmesine neden oluyor!

Oysaki Allah, kendilerini din konusunda insanların başına dikilmiş bekçi tayin edip, binlere ayrılmış olan tüm sözde Yahudi, Hristiyan ve Müslüman mezheplerini, cemaatlerini, tarikatlarını, din adamlarını ve alimlerini Kur’an’la uyarıyor: 

Yunus 99: “Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?”  

Hûd 28: “Nûh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?” 

Bakara 256: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır.”  

Hac 78: “Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi.”

Nisa 94: “Ey iman edenler! Allah yolunda sefe­re çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katın­da pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araş­tırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”

Allah, gerçekten de kendisine ibadet etmede hiçbir zorluk çıkarmaz. Müminlerin de kâfirlerin de üzerine güneşi doğu­rur. Bu dünyada iyi ya da kötü herkesin rızkını verir. Ancak, kendisine de başkasına da zulmeden, insanın ta kendisidir. Çünkü insanlar,

Furkan 30: “Ey Rabbim, gerçekten de benim kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi!”

Hûd 59: “Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Onun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular!” 

Hicr 91: “Onlar Kuran’ı da inanılan, inanılma­yan olarak kısım kısım ayırdılar.”  

Dini uygulaması zor, akıl ve mantık dışı katı kurallarla ve teferruatlarla doldurulmuş bir hale çevirdiler. Baskılarla masum insanların inançlarını sömürerek onları sindirip, kendi görüşlerini din adı altında pazarladılar. Kur’an’daki ayetler bazı kesimlerce kendilerine hatırlatılsa ve gittikleri yolun yanlış olduğu ispatlarla gözlerine sokulsa bile, kendi görüşlerine uymayanları kafirlikle suçlayıp, öldürülmek üzere hedef olarak gösterebildiler. Bütün bunların sonucunda ise terkedilemeyen bir cahillik ve zülum, İslam dünyasının genelinde de ne yazık ki hüküm sürmeye başladı. Allah bizi affetsin.

Cüneyt Aktan

2649 Toplam Görüntülenme 2 Günlük Görüntülenme
Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Leave A Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.