Din adamları bize İslam’ın beş şartı olduğunu söyleyerek bunları şu şekilde sıralarlar: Kelime-i Şehadet Getirmek, Namaz Kılmak, Oruç Tutmak, Zekat Vermek ve Hacca Gitmek. Ne yazık ki bu şartların içinde dinden, imandan, kitaptan haberi olmayan peygambere “OKU” diye başlayarak inen, onun peygamber olmasını sağlayan, en büyük ibadet ve zikir olması gereken Kur’an okumayı ve o kitabın içerisinde Allah’ın üzerinde önemle durduğu kendisine “şükretmeyi” göremiyoruz.
Oysa ki şükretmek çok önemli bir ibadettir. Çünkü dünya hayatındaki tüm imtihanımız; Allah’ın bize verdiklerinden ya da aldıklarından dolayı O’na şükredip, O’na kulluk vazifemizi yerine getirip getirmediğimizle doğrudan orantılıdır.
Araf 14-18: “Şeytan dedi ki: ‘(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.’ “Allah da, ‘Sen süre verilenlerdensin’ dedi. Şeytan dedi ki: ‘(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın. Allah buyurdu: Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”
İblis cennette Adem’e secde etme konusunda Allah’a karşı geldiğinde, bunun sebebi olarak “Ey Rabbim, senden başka hiç kimseye secde ve kulluk etmem. Senden başka kendisine secde ve kulluk edilecek bir ilah ya da varlık yoktur. Onu ya da yarattığın herhangi bir varlık kulunu sana ortak koşanlardan ve azabını üzerime çekenlerden olmaktan sana sığınırım. O yüzden Adem’in önünde secde etmekten çekindim” deseydi, belki Allah onu bu imanından dolayı affeder ve cennetteki makamını yükseltirdi. Ve belki de bunca şey hiç yaşanmazdı. Ancak, Allah İblis’e diğer tüm secde eden meleklerinden ve yarattıklarından ne gibi bir farkı olup da emrine karşı geldiğini sorduğunda, İblis Rabbine karşı kibirlenmiş; “Benden üstün tuttuğun bu mudur? Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan” diyerek “Yaratmışken benden daha üstün bir şey yaratsaydın da, ona secde etseydim bari” gibisinden bir düşünce ile, Rabbi’nin kadir ve hikmetini küçümseyerek Allah’ın hükmüne karşı çıkmıştır.
Böylece kendisini diğerlerinden farklı ve üstün yaratılmışlardan görüp kibirlenen İblis aynı zamanda, Rabbinin emrini harfiyen yerine getirip, insana secde eden tüm melekleri ve cinleri de O’nun huzurunda aşağılamaya kalktı. Aslında kendisini küçük düşürüyordu ama farkında değildi. Ne olurdu İblis Allah’ın Adem(A.S)’a verdiklerine imrenmeseydi, kıskanmasaydı ve Allah’ın kendisine verdiklerinden razı olup, haline şükretseydi de, “Rabbimiz bizim için bunu uygun görmüştür” deyip kaderine razı olsaydı ve Rabbi’nin emrine uyup Adem’e secde etseydi?
Tevbe 59: “Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resulü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (onun ihsanını ister)iz” deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu.”
Şükürden tamamen uzak olan isyankar mahlukat, kıyamete kadar insanları da kendisine benzetmeye çalışacak türlü oyunların ve entrikaların sahibi olmuştur.
Peki İblis Allah’a kafa tutanların sonunun cehennem ateşi olduğunu bilmiyor muydu? Elbette ki biliyordu. Ancak, şu kainattaki her şey Allah’ın izni ve dilemesi ile hareket ettiği için, o da farkında olmadan yaradılışına uygun hareket etti. Allah, İblis’in Adem ile Havva’yı kandırıp cennetten yeryüzüne kovulmalarına vesile olmasından önce, “İblis sizin için düşmandır ona uymayın aksi takdirde sıkıntı çekenlerden olursunuz” diye Hz. Adem’i ve eşi Havva’yı uyarmıştı. Allah’ın, yarattığı her şeyi en ince ayrıntısına kadar en iyi bilen ve kuşatan olduğu ne kadar açık, öyle değil mi?
İblis haline şükretmeyerek, Allah’ın Adem as’a verdiklerine imrenip, onu kıskanıp kendisine zulm etti. Adem as. gibi tövbe edip, bağışlananlardan olmayı dileyeceğine, O’na isyan etti ve insanlar Allah’a şükretmesinler diye sürekli bir çaba içerisine girdi. O’nun verdiklerinden razı olmasınlar, Rabbine karşı isyankar olup, yeryüzünde devamlı mutsuz olsunlar, düşünceleri ve vesveseleri doğrultusunda karar alıp, takıntılar, panik ataklar, depresyonlarla kalplerinden hiç geçmeyecek bir sıkıntı ile yaşasınlar, hiçbir şeyden zevk almayıp, elindekiyle yetinmek yerine hep daha fazlasını isteyerek, tek bir cins yemek verildiğinde isyan eden İsrailoğulları gibi isyan edip kendi kendilerine zulmetsinler ve Allah’ın gözünden düşsünler, diye uğraşıyor.
İblis kendisinin insandan daha üstün yaratıldığını, insanı şükürden uzaklaştırarak ispat etmeye çalışıyor. Demek ki, şükür çok önemli bir ibadet. Dolayısıyla şükretmeyi bilmeyen insanlar, şeytana uyduklarından, cehennem vizelerini pasaportlarına şimdiden işlemek için uğraşmaktadırlar diyebiliriz.
O halde gelin, şeytanın ve ona uyanların bizlerden gizlemeye çalıştıkları bu büyük ibadet hakkında Allah’ın Kur’an’da bize ne gibi nasihatlerde bulunduğunu birkaç örnekle inceleyelim:
Bakara 152: “Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.”
Bakara 172: “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.”
Bakara 243: “Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler.”
Ali-İmran 144: “Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.”
Nisa 147: “Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir.”
Maide 6: “Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.”
Maide 89: “Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.”
Enam 53: “Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, ‘Allah aramızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?’ desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?”
Araf 10: “Andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkanları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!”
Araf 144: “(Allah) ‘Ey Mûsâ! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Öyleyse sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol’ dedi.”
Yunus 60: “ Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun nimetlerine) şükretmezler.”
İbrahim 7: “Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”
Nahl 14: “O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) onun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir.”
Nahl 78: “Allah sizi, analarınızın karnından siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”
Nahl 114: “Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız ona ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.”
Nahl 120-121: “Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’aortak koşanlardan değildi. Onun nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.”
İsra 3: “Ey kendilerini Nûh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu.”
Mü’minûn 78: “Halbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!”
Furkan 62: “O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir.”
Neml 73: “Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler.”
Kasas 73: “Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz ve şükredesiniz diye sizin için yarattı.”
Ankebut 17: “Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
Lokman 12: “Andolsun, biz Lokmân’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur.”
Secde 9: “Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!”
Sebe 13: “Kullarımdan şükredenler pek azdır.”
Sebe 15: “Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin.”
Fatır 30: “Şüphesiz O, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.”
Yasin 34-35: “Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”
Yasin 73: “Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”
Vâkı’a 70: “Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!”
Zümer 66: “Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.”
İnsan 3: “Şüphesiz biz ona (ömür boyu yürüyeceği) yolu gösterdik. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kateder.”
Cüneyt Aktan
2377 Toplam Görüntülenme 2 Günlük Görüntülenme